9 Ocak 2020 Perşembe

kitap 3 Geleneksel Tepme Keçe Sanatı -UMUT ARABUL 2019

Geleneksel Tepme Keçe Sanati 
------------------------------------

Hayvansal liflerden genellikle yünün ısı, nem, basınç altında, sabun, yağ, asit vb. yardımıyla birbirlerine kenetlenmelerini sağlayarak oluşturulan dokudur (Kaya, 197.Türk el sanatlarının en eski tekniklerden biri olan tepme keçecilik Orta Asya'dan 11. yüzyılda batıya göç eden Türkler tarafından diğer sanatlarla birlikte Anadolu'ya gelmiş, günümüze kadar ulaşmıştır.

Türklerin günlük yaşamında önemli bir yeri olan "keçe" sözcüğü, "kidhiz / kidiz / kiz / kiiz / kiyiz" şeklinde adlar almıştır. Kullanılan bu tekniğin ilk örnekleri Uygur dönemine ait örneklerde görülmektedir. Tepme keçe veya fabrikasyon olarak üretimi yapılan keçe yapımında, koyun yünü dışında tavşan, yünü, deve yünü, tiftik, keçi kılı da kullanılmaktadır.

Yünün elle veya makinelerle atılarak, genellikle doğal yün renginin (beyaz, siyah, kahverengi) zeminde kullanıldığı, desenlerin ise sentetik boyalarla renklendirilen keçeler ile oluşturulduğu görülmektedir. Desenlerde çoğunlukla geometrik bezemelerle birlikte figürlü, doğadan stilize motifler de kullanılmaktadır.

Atölyelerde yörelere özgü desen, renk, motiflerle bezenen desenli veya desensiz olarak üretilen bu ürünlerin geçmişte kullanım yerleri iye benzer üretimlerle; yaygı, yolluk, seccade, yastık, eğer örtüleri, çadır gibi ev eşyası yapıldığı gibi kepenek, çizme, çorap, patik vb. giyim eşyası yapılmaktadır.

Hammaddenin yeterli olmasına rağmen yoğun emek, zaman harcanması, elde edilen gelirin az olması, eskiye nazaran kullanım alanının sınırlı olması nedenlerinden gibi olumsuzluklara rağmen Afyon, Şanlıurfa, Konya, Balıkesir, İzmir, Kars, Erzurum'da biraz daha yoğun olmak üzere birkaç ilde azda olsa hala devam etmektedir.

Kökeni: Keçe sözünü Türkçe etimolojik olarak inceleyen araştırmacılar, bu kelimenin Batı Türkleri ile Oğuzlar arasında gelişmiş ve yayılmış olduğuna inanmaktadırlar. Türkçe'de, keçe sözüne ilk kez XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde rastlanmıştır. Keçe kelimesinin, geçme-geçmek (kaynaşıp birleşmek anlamında) kelimeleri arasındaki bir ilişkiden dolayı kullanılmaya başlanıldığı düşünülmektedir.

Türkçe'de, keçe kelimesinden çok eski zamanlara ait olan ve aynı anlama gelen başka bir sözcük daha bulunmaktadır. Bu Kidiz kelimesidir. Çeşitli kaynaklara göre keçe karşılığı kullanılan ve en eski aynı zamanda da en yaygın bir Türk kültür deyişi olan bu kelime çeşitli Türk topluluklarında bazı farklı şekillerde kullanılarak eski çağlardan günümüze kadar ulaşmıştır.

4 farklı renkte keçeKaşgarlı Mahmut'un ünlü divanında keçe kelimesinin yanında aynı anlama gelen Kidiz kelimesi de geçmektedir. Kidiz; keçe, Türkmenlerin çadır örtüleri ve göç zamanı bürgüleri anlamında kullandığı görülmektedir. Göktürk alfabesi ile yazılmış ve IX. yüzyıla ait Irk Bitig adlı kitaptır. Bu eserde yaygın bir Türk kültür deyişi olan keçeyi suya salmak sözünün en eski haline; kidizig subka sokmuş bulunmaktadır. Anadolu Türkçe'sinde pek kullanılmayan bu kelime bazı farklı şekillere bürünerek; Kırgız, Başkırt, Karaçay-Malkar dillerinde kiyiz; Karaim Türkçesi'nde kiyiz ve kiyız; Kazak dilinde kiyiz ve keygiz; Tatarcada kigiz ve kiyez; Çağatay, Özbek, Uygur ve Tarançi lehçelerinde kigiz ve kiz; Tuva lehçesinde kidis; Altay (Oyrut) lehçesinde kiyis; Hakas, Altay, Teleüt, Şor, Lebed ve Küerik lehçelerinde kis (kiis) şeklinde geçmektedir.

Kuzunun ilk kırkımı olan haziran yününden keçenin iyisi, koyunların ikinci kırkımından olan ağustos yününden ikinci kalite keçe imal edilir.

Günümüzde modern evlerimizin süsü olarak da kullanılan keçe yapımında; yün önce temizlenir, sonra rengine göre ayrılır. Dirtme işleminden sonra hallaç tarafından tel tel ayrılır. Gerekli renk ve motifler hazırlandıktan sonra kalıplama verilen keçede kök boyası kullanılır. Kalıba dökülen keçe düzgünce dürülür, bir uçtan bir uca keçelere sarılır ve 3-4 kişi tarafından 30-40 dakika tepilerek dövülür. “Ten ile yoğrulmuş yün hamuru” denilen keçe, sabahtan akşama kadar tamamlanmazsa kalitesi düşer.

 Anlatılan anonimlere göre yüz yıllar önce keçenin keşfini yapan, Keçe ustası Ebu Said Libabid'dir. Ebu Said Libabid yünü sıkıştırmak için ayaklarıyla döverek (teperek) günlerce uğraşmış. Ancak bu uğraşları bir sonuç vermemiş, Dövülen yünler tekrar açılmaya başlamıştır. Uzun müddet bu işlemi yapan Ebu Said Libabid'dir ne yazıktır ki tekrar aynı sonuca varınca kederinden ağlamaya başlamıştır. Ancak daha sonralar fark etmiştir ki; Göz yaşlarının düştüğü yerler dağılmamaktadır. Bunun üzerine Ebu Said Libabid keçeyi döverken su katılması gerektiğini anlamış ve bundan sonra, Keçe dövme işlemini su ile yapmaya başlamıştır. Evet kaynağı kesin olmamakla birlikte keçenin oluşum hikayesi bu tarzda anlatılmaktadır.

Keçe; yünden imal edilen bir çeşit yaygıdır. Bu yaygıyı (Keçeyi) üreten ve işleyene de “Keçeci” denir. Yüzyıllardan bu yana devam etmekte olan keçe kültürü bir tür elsanatıdır.

Her ne kadar teknolojik gelişmeler sonucu daha hızlı ve pratik fabrikasyon keçe üretimi mevcutsa da hala değerli olan el yapımı keçelerdir. Her ne kadar keçecilik zanaatı fabrikasyon üretimiyle değeri düşürülmüş olsa da ülkemizde hala el emeği olarak işlenmekte ve sunulmaktadır.

Keçe Türleri: Keçe kullanım amacı bakımından sanayileşme devriminden önce birçok alanda kullanılmış ancak teknolojinin ilerlemesi ile bu kullanım alanları gittikce azalma göstermiştir.

Keçe çeşitlerini irdelememiz gerekirse aşağıdaki şemayı oluşturmamız gerekecektir.

1.    Ala keçe (Yazgı Keçesi): Yaygı keçesi de denir. Evlerde, çadırlarda alaçık ve topak evlerde yerlere serilen desenli veya desensiz değişik boyutlarda keçelerdir.

2.    Turluk: Genellikle Toroslar'da ve Anadolu'daki Göçerler de alaçık üzerine örtülen düz siyah veya düz kirli renkteki keçelerdir. Yaklaşık olarak ölçüleri 120-130 ile 180-200cm’dir.

3.    Süt Keçesi: Bir parmak kalınlığında süt tava veya kazanın üzerine örtülen beyaz keçedir. Amacı süt piştikten sonra sütün hem çabuk soğumasını önlemek hem de toz topraktan sütü korumaktır. ( Termos Görevi)

4.    Yük Keçesi: Göçerlerde yolculuk sırasında eşyaların yağmurdan ve pislikten korunması, yerleşik durumda eşyaların üzerine örtülerek dağınıklığı saklamak amacıyla kullanılır.

5.    Eyer Keçesi (Ter Keçesi): Eğerin üzerine geçirilen ve atın sağrısını örten, çoğunlukla saraçlı, tiftik püsküllü desenli veya desensiz keçelerdir.

6.    At Keçesi (Belleme): Çıplak at üzerine konularak eğer vazifesi gören, bazen eğerin altına yerleştirilen iki cm kalınlığındaki bu keçelerin üzerine zikzaklı fitle ve ay yıldız nakışları bulunur.

7.    Deve Keçesi: Develerde havutun altına konulan düz keçedir.

8.    Sargı (Bebe Keçesi): Göçerlerde ve yörükler de bebeğin kundaklandığı üzeri desenli kare formlu bir keçedir.

9.    Kepenek: Çobanlar tarafından giyilen bu keçe, beyaz ya da mor yünden yapılır ve genellikle nakışsız olur. Ancak göğüs kısımlarında nakışlı olanlara da rastlamak mümkündür. Tek parça halinde yapılan, yaz günlerinde gölge sağlamasından dolayı serinlik, kışın ise sıcaklık veren çoban keçeleri dikişli ve dikişsiz olarak ikiye ayrılır. Ustalık ve özen istemesi bakımından dikişsiz türleri daha kıymetlidir.

10. Kış Keçesi: Beyaz yünden düz veya nakışsız olarak yapılan bu keçelerin çevresi "çirtik" olarak tabir edilen zikzaklı bir şekildedir. Yapıldıktan sonra yün boyası ile tamamen turuncu veya pembe renge boyanır. Kış aylarında evlerde ağırlanan misafirlerin oturdukları yün minderler üzerine serildiğinden ebatları alttaki minderin ölçüsünde olur.

11. Sünger Yatak Keçesi: Kauçuk minderlerin piyasaya sürülmesi ile gelişen bu keçe türü 1 cm kalınlığında olup, minderin ölçüsüne göre yapılır ve nakışsızdır. Minderin üzerine serilir ve çarşafla kaplanır. Kauçuk minder ile insan vücudu arasında kalan bu keçe sıhhi olması bakımından tercih edilmektedir.

Birçok çeşidi vardır:

Börk: Bürk, külah, Yeniçerilere mahsuz beyaz keçeden yapılan ve başa giyilen başlıktır.

Hartavi: Sipahilerin giydiği, Yeniçeri keçesine benzeyen toparlak, keçe külahtır.

Sikke: Mevlevi dervişlerinin giydiği deve tüyü rengindeki keçe külahın adıdır.

Zerrin Külah: Osmanlı Saray Teşkilatının ( 1928'den önce) Zülüfllü Ağalar diye anılan iç oğlanlarının giydiği üzeri som altın sırma işlemeli ve en iyi keçeden yapılmış iki tarafında birer zülüf olan başlıktır.

Külah: Dikişsiz, tek parçadan yapılmış sivri uçlu başlık. Keçeci esnafı giyer.

Üsküf: Yeniçeri börkünün kenarları sırma işli bir çeşitidir.

Taç: Şeyh ve dervişlerin giydiği, keçeden yapılmış başlık ki bu başlıklar üzerinde destar ve dilimler tarikatları belirlerdi.

Takke: Halk tarafından giyilen başlıktı.

Arakiyye: Mevlevilerin giydiği bir cins keçe başlıktır. Sikkeden daha ince ve daha kısadır.

Giysi Olarak Kullanılan Keçeler:

Çizme: Hun kurganlarından kazılarda ele geçmiştir.

Çorap: Hun kurganlarından kazılarda ele geçmiştir.

Elbise: Hun kurganlarından kazılarda ele geçmiştir.

Aba: Siyah ve beyaz keçeden yapılan önü açık hırka.

Yelek: Açık veya koyu renk olabilen önü düğmeli, cepli, desensiz, keçe yelek.

Töz’ler: ( Keçeden tanrı ve Ata idolleri , heykelcikleri) Hun kurganlarında kazılarda ele geçmiştir.

Keçeden Hayvan Heykelleri: Kaz, kuğu, v.s. (Hun kurganlarından ele geçmiştir.)

Yastık: Orta Asya'daki göçerlerde kullanılmaktadır.

Çuval: Sıcağı soğuğu geçirmediği için Cumhuriyet döneminde ve öncesinde kar ile Afyon sakızının nakliyesinde kullanılırdı.

Ayakkabı keçesi: Ayakkabı tabanına konulan keçelerdir.

Seccade: Namazlağ, camii keçeleri.

Yolluklar:

Dayanma Keçesi: Duvar keçesi.

Kapı Keçeleri:

Ütü Keçesi ve Yazma Tezgah Keçesi:

Ocakbaşı Keçesi:

Minder Keçesi:

Yamcı: Süvarilerin yağmurda giydikleri keçeden yapılmış başlıklı pelerin.

Sedir – Maket Keçesi: Ensiz uzun olarak yapılır. Maket sedir üzerinde kullanılır.

Matara Kılıfı:

Yatak Keçesi: Çarşaf altına ve yorgan üzerine konulur.

Dolap Keçesi: Ayaklara sarılan keçelerdir.

Şırmak (Şırdak): Türkistan'da keçenin üzerine ayrı keçelerden yapılmış desenlerin yapıştırılması veya dikilmesi ile yapılan, renkli aplike yer keçeleridir.

Top Keçe: Renkli veya renksiz olup saraçlar, semerciler, ayakkabıcılar, tarafından alınırlar.

Keçecilik  - Keçe Yapımı -  (Keçe) Sıkıştırma İşleri

Tepme Keçe Üretimi: Tepme keçe ürünleri desenli veya desensiz üretilmektedir. Desenli tepme keçe üretiminde desen hazırlama işlemi dışında uygulanan tüm işlemler desensiz çeşitleri ile aynı sırayı izlemektedir. 

Desenli Tepme Keçe Üretimi: Desenli tepme keçe üretimi ön işlemler, keçeleştirme ve bitirme işlemleri olmak üzere üç aşamada tamamlanmaktadır. 

Ön İşlemler 

Yünün Hazırlanması: Ülkemizde koyunlar genellikle yılda Nisan, Temmuz veya Ağustos olmak üzere iki kez kırkılmaktadır. Keçe ustalarınca; keçe yapımı için ikinci yani Temmuz ve Ağustos aylarında kırkılan yünün, daha elverişli olduğu belirtilmektedir. 

Kırkından önce veya kırkımdan sonra yıkanan yün elyafı keçe üreticisine temiz olarak getirilmektedir. Bu nedenle keçe yapım atölyelerine ulaşan yüne uygulanan ilk işlem, yünün kalitesi veya rengine göre ayrılmasıdır. Bu seçim veya ayrım işlemi genellikle gençler veya yaşlılar tarafından yapılmaktadır. 

Renklerine ve kalitesine göre ayırma işlemi tamamlanmış yün lifleri terazi veya kantarda tartılarak ağırlığı belirlenir. Daha sonra üretimi planlanan keçenin çeşidine ve boyutlarına göre gerekli olan miktarda ayrılan elyafın atılması yani kabartılması işlemine geçilir. 

Atma işleminde geçmişte yay ve tokmak kullanılmıştır. Günümüzde bu işlem hallaç makinalarında yapılmaktadır. 

Hallaç makinasından geçirilerek serbest hale getirilmiş olan lifler, keçe yapımında kullanılmak üzere yığın halinde atölyenin bir kenarına alınır. 

Desen Hazırlama: Araştırma kapsamına alınmış olan tepme keçe ürünlerinin desenleme teknikleri üzerinde yapılan incelemelerden desenlemenin, üretim aşamasında keçeleştirme, üretiminden sonra renkli keçelerle aplikasyon veya renkli nakış iplikleriyle işlenerek yapıldığı tespit edilmiştir. 

Üretim aşamasında desenlendirmenin yapılabilmesi için öncelikle tasarlanan desene uygun renklerde boyanmış keçe parçaları ile gerekli görülürse renklendirilmiş elyafa ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bakımdan desenli keçe üreten ustalar atölyelerinde yöreye özgü renklerde boyadıkları ince keçe yüzeyleri sürekli hazır bulundurmaktadırlar. 

Renkli keçe yüzeylerinin desene uygun kesilmesi gerekmektedir. Baklava, şerit, daire vb. biçimlerde kesilen bu parçalar, planlanan desenin elde edilmesinde doğrudan etkili olmaktadırlar. 

Kesilen parçalar yere serilen hasır örtü üzerine kenardan başlamak üzere yerleştirilmektedir. Bu işlemin uygulanmasında, düzgünlüğün sağlanabilmesi için hasırın üzerinde bulunan çizgilerden yararlanılmaktadır. Bazı yörelerde renklendirilmiş ve serbest hale getirilmiş elyaf demetlerinin desenlemede kullanıldığı görülmektedir. 

Keçeleştirme işlemine başlamadan önce uygulanan desen hazırlama işlemi, genellikle keçe tarafından yapılmaktadır. Bazı yörelerde kız çocuklarıyla, kadınların da bu işte çalıştıklarına rastlanmaktadır. 

Tepme keçe atölyelerinde gözlemlere dayalı incelemelerden keçe ustalarının uygulanacak deseni hasır üzerine yerleştirme esnasında herhangi bir kaynaktan yararlanmadıkları anlaşılmıştır. Nitekim keçe ustaları da yıllardır aynı bezemeleri uyguladıklarından dolayı herhangi bir kaynağa ihtiyaç duymadıklarını ifade etmişlerdir. 

Desenlemeye genellikle bordürü oluşturan dış kenar çizgiden başlanmakta ve böylece elde edilecek keçe yüzeyin yaklaşık boyutu belirlenmektedir. 

Bordür tamamlandıktan sonra keçe yüzeyin zemininde yer alacak desenin hazırlanmasına geçilmektedir. Desende eksiklik olup olmadığı kontrol edildikten sonra tepme keçecilikte önemli işlem sırasını oluşturan saçma ve sarma işlemi uygulamaktadır. 

Saçma ve Sarma: Atılarak serbest hale getirilmiş yünün; desenli tepme keçelerde desenin hasırın üzerine yerleştirilmesinden sonra; desensiz olan çeşitlerinde ise doğrudan hasır üzerine çubuk veya sepki denilen araç yardımıyla serpilmesi işlemine "Saçma" denir. 

Saçılacak yünün tamamı bir defada değil birkaç defada saçılmaktadır. Her saçmadan sonra kalınlığın bir örnekliliği sağlamakta ve miktarı göz kararıyla ayarlanan oda sıcaklığındaki musluk suyu serpilmektedir. Süpürge yardımıyla verilen bu su, keçeleşme etkenlerinden biri olan nemi sağlamaktadır. 

Saçma işlemi bittikten sonra saçılan yünün kenarları elle düzeltilip hasırla beraber sarılarak rulo yapılmaktadır. Rulo yapılırken; rulonun yapımını kolaylaştırmak, hasırın kırılmasını engellemek ve tepmenin düzenli yapılmasını sağlamak amacıyla bazı yörelerde rulo içerisine bir sırık konulmaktadır. Dışı bez veya telisle sarılan ve bağlanan rulo, daha sonra uygulanacak olan tepme işlemine hazır duruma getirilmektedir. 

Tepme ve Pişirme (Keçeleştirme): Tepme işlemi ayakla yuvarlanarak (tepilerek) veya keçe tepme makinalarında dövülerek gerçekleştirilmektedir. Yakın tarihe kadar tepme işlemi genellikle elle veya ayakla yapılmaktaydı. Günümüzde ise keçe tepme keçecilik alanında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. 

Teknolojik gelişmelerin tepme keçe sanatına getirdiği yeniliklerden biri olarak kabul edilen bu makinalar sayesinde, Tepme işlemi, insan gücü yerine makina gücü ile gerçekleştirilmekte ve böylece kısa sürede, daha fazla miktarda ürün elde etme olanağı sağlamaktadır. 

Birinci tepme işlemi makinada yaklaşık 40-45 dakika kadar sürmektedir. İlk tepmeden sonra rulo açılıp kenarları elle düzeltilmekte yani "çatkı"sı yapılmaktadır. 

Tekrar sırıkla birlikte rulo yapılarak ikinci tepme işlemine geçilmektedir. İkinci tepme süresi de (makinada), birinci tepmenin süresi kadar yani 40-45 dak. kadardır. 

İki kez tepme işlemine tabi tutulan yünler kısmen keçeleşmektedir. Elde edilecek ürünün daha iyi keçeleşmesinin sağlanabilmesi için pişirme işleminden geçirilmesi gerekmektedir. 

Pişirme, atölye ortamında veya hamamda yapılabilmektedir. Günümüzde Urfa ve Afyon'da keçe ürünleri hamamda pişirmeye devam eden keçe ustaları bulunmakla beraber bu işlem genellikle atölye ortamında yani makinada yapılmaktadır. 

Pişirmede genellikle 50-80 C arasında değişen sıcaklıkta sabunlu su kullanılmaktadır. Pişirme için gerekli olan sabunla su miktarı ise pişirilecek ürün ağırlığına bağlı olup bu miktar hamamda pişirmede %3, atölyedeki pişirmede %10 kadardır. 

Keçe tepme makinalarının bulunmadığı durumlarda pişirme işlemi; gerek hamamda gerekse atölye ortamında yukarda belirtilen sıcaklıkta sabunlu suyun kullanılması, bu keçe ürünlerin veya rulo haline getirilmesi ve daha sonra el ayasıyla öne çekilip, geriye itilmesi suretiyle gerçekleşmektedir. 

İncelenen yörelerde Bergama dışında; Afyon ve Urfa'nın bazı tepme keçe atölyeleri ile diğer tüm atölyelerde pişirme işleminin keçe tepme makinalarında gerçekleştirildiği gözlenmiştir. Keçe tepme makinalarının bulunduğu atölyelerde pişirme işlemi, atölye ortamında varolan sıcak su veya buhar kazanlardan sağlanmaktadır. Sıcak su ve buharın temin edildiği kazanlardan bir boru vasıtasıyla keçe tepme makinasına bağlantı kurulmakta ve ihtiyaç duyulan oranda kullanılmaktadır. 

Böylece gerek hamamda gerekse atölye ortamında sağlanan ısı, nem, basınç, hareket ve sabunlu su ile sağlanan alkali ortamda liflerin çözülmeyecek şekilde kenetlenmesi yani keçeleşmesi gerçekleşmektedir. 

Bitirme İşlemleri (Yıkama ve Kurutma): Hamamda veya atölye ortamında pişirilme işlemi tamamlanan keçe ürünler; bünyesinde bulunan sabunun giderilmesi için bol su ile çiğnemek suretiyle yıkanır. Suyun süzülmesi için 12 saat kadar hamamda ve atölyede bekletilirler. 

Suyu süzülen ürünlerden perdahlanacak yani yüzü düzeltilecek olanlar tokaçla perdahlanır. Daha sonra güneşte veya gölgede kurutulur. 

Kurutma işlemi, ürünün büyüklüğüne göre asmak veya yaymak suretiyle yapılır. 

Tepme keçe ürünleri preseli veya presesiz üretilmektedir. Preseli keçe ürünleri diğerinden ayrılan farkı yıkama işleminden sonra %20 oranında alınan beyaz tutkalla işlem görmesidir. Bunun için beyaz tutkal 1/4 oranında soğuk suda eritildikten sonra ürünün üzerine serpilir. 15-30 dakika süre ile tutkalın keçe içerisine yayılması için pişirme işleminde hareketler tekrarlanır ki buna tığlama denir. Tığlanan keçe ürünler tokaçla perdahlandıktan sonra kurutulur.
Ve satışa sunulur. 

Uluslararası Basında 
---------------------------

The Newyork TİMES 
Tuesday, June 25,  2013
" one of the last warior of the felt art in Turkey" 
The Newyork Times Tuesday, June 25, 2013 Umut ARABUL, Turkey -"Art of felt master aims to open his art to world. 
Umut ARABUL, Turkey

-"Art of felt master aims to open his art to world.
Young masters of the art of felt, which has lost its popularity in Anatolia, are trying to keep the tradition alive. However, one of its masters, Umut Arabul says academics pay more attention to felt...
A master of felt, Umut Arabul, who designs various products from scarves to door mats, from bags to slippers, believes that felt will play a leading role in the world of fashion in the near future. 
The profession of felt, which has almost died in Anatolia, is being revived thanks to the initiative of young generation masters who are taking over the job from their fathers. One of these people, Umut, 35, who works in İzmir’s Sirince district, is modernizing felt by using his handicraft skill. He produces various products made of felt and is hopeful about the future of the art.

Umut  has felt atelier at the Sirince village/ Tas Mektep Museum but he says that the felt job has lost its popularity as textile materials and machine-made rugs have become widespread. He and the other young generation masters are trying to turn this tide. 
He produces a lot of different items, and especially works on combining felt with leather, silk and copper. “I’ve even merged felt with the art of marbling - which is one of the traditional Turkish arts - and painted clothes, as well as tulle, lace and Tokat yazma [a Turkish traditional scarf],” Umut said. 
“With these techniques we produce rugs, diwans, silk felt scarves, door mats, waistcoats, Ottoman caftans, slippers, bags, jewelries and accessories. We continue developing these products. None of my products is for display on the wall but for use in life.”
Difficult to find apprentices .

Umut said that although felt had significant value in a traditional handicrafts, their biggest problem was in finding apprentices to learn the art. “Felt art receives interest only from academics, not from those who want to work on it as a profession,” he said. 

“Under the leadership of academics, who came to Turkey and took training from me, felt profession schools have been opened in Ireland, Japon, South Korea, Canada, Australia, Norway, Italia, USA, and England. Nobody should be surprised in the near future if they see the tags of expensive brands on coats and bags made of felt. Felt products will be imported to the world. Thankfully, those who passed by here will know the homeland of felt. Felt is on the way to becoming a leader in world fashion, so Turkey should have a say in it.”


Umut Arabul/ 2010
İN NEWYORK,USA
in 
NEWYORK PUBLIC LIBRARY , Turkish Fine Art of Felt 
By UMUT ARABUL, 2010 ...
Kece Hakkinda

-"Keçe sadece yünden yapılan ve bir ustanın maharetli ellerinde türlü işlemlerden geçerek ortaya  çıkan bir materyal, bir obje değil bana göre. Keçe yapmak gerçekten büyük efor ve sabır isteyen bir uğraş.
Keçe yapmak yünü tanımakla başlıyor çünkü her yünden keçe olmuyor, olsa da istenilen kaliteyi vermiyor. 
Yün önce taranır, sonra yıkanır, sonrada kök boyalarla renklendirilir. Sonra, sonrası usta ve ekibine kalmış...
Keçe yapmak insana ilk önce; Çalışma disiplini öğretir.
Hep bir süreklilik ve ritimle çalışıyorsunuz. Önceleri sadece keçeyle ilgili olan bu ritim sonra günlük hayatın her bölümüne yansımaya başlar. Pasif olan enerjinizi aktif hale getirip, bir eser meydana getirmenin mutluluğu, iç dünyanızda ortaya çıkmakta olan huzuru daha bir zenginleştirir.
Desen yapma aşamasında keçe insana sabrı öğretir.
Her yün parçasını yüzeye yerleştirirken finale biraz daha yaklaşmanın heyecanının yanında sabr edenlerin, sonunda nasılda mükafatlandırıldığını deneyimlersiniz.
Bir başka şey daha öğretir keçe; Yaratıcılık.
İçinizde var olanı keşfederek  insanlarla paylaşırsınız. Bu sırada önemli olan, insanların sizin yaptıklarınızı beğenip beğenmemesi değil, sizin hayal dünyanızdan dışarıya çıkacak güzellikler için kapıyı aralayabilmenizdir.
“Tanrı’ya en yakın olanlar sanatçılardır çünkü onlar ilhamı direkt olarak Tanrı’dan alıp insanlara ulaştırır” diyen bir düşünürü haklı çıkartırcasına siz de keçe yaparken bir iletken görevi üstlenir, ilahi olanla bir yakınlık kurmaya çalışırsınız.
Keçe yaparken farkında olmadan bir başka şey daha öğrenir insan; Ben öznesini bırakıp, biz köprüsünü kurmayı, yani ekip çalışmasını.
Eskiden klasik keçe ustaları bir çift keçe yapmak için 3-4 kişilik bir ekiple  kolektif bir şekilde çalışırlarmış. Elbette o büyük keçeleri tek başına yapamazlardı. Bir beyin ya da bir kişinin enerjisi değil, 3-4 beyin ve 3-4 kişinin enerjisi ve emeği buluşuyordu keçede, desenlemede, tepmede ve pişirmede.
Bu ise ben (ego) merkezli bugünkü toplumumuzun en büyük eksikliği.
En son aşamada; her şeyi elde etmeye çalışan ve hayatı büyük bir koşuşturma içinde geçen günümüz,  makineleşmiş insanına bir  başka şey daha fark ettirir keçe ; Yavaşlayabileceğini, zihni arındırabileceğini. Doğu felsefesinde buna meditasyon diyorlar. Keçe yapmak  güçlü bir terapi gibi, kendinin, kendinle baş başa kalmasına aracılık eder.
Ve ben şuna inanıyorum ki bir gün keçe yapmak güçlü bir terapi aracı olarak kullanılacak. Renkler dans ederken, bir gün sizde bu renklerin dansına katılacaksınız ve belki de keçenin en gizemli yönünü, mistik boyutunu keşfedeceksiniz.
İşte  o zaman keçe basit bir dekoratif obje olmaktan çıkıp, yaşam biçiminiz olacak." 

Keçe hakkında yazılacak çok şey var ama en önemlisi: Bir zamanlar çok popüler olan bu sanatın duraklama devresinden sonra tekrar insanlar arasında ilgi görmeye başlaması.
Avustralya, Kuzey Avrupa, Amerika ve elbette Türkiye’de keçeyi yeniden keşfetmek isteyen insanların çoğalması ve keçenin kullanım alanlarının genişlemesiyle de ticari yönünün artması bu sanatın gelecek kuşaklara aktarılmasında bize gerçekten büyük umutlar  veriyor...

Umut Arabul/ 2010
İN NEWYORK,USA
in 
NEWYORK PUBLIC LIBRARY , Turkish Fine Art of Felt 
By UMUT ARABUL, 2010 ...

Abouth Felt 

-" In my opinion, the felt is not only a material, an object that is made of wool and turns up after several process by the master. Making felt is a work requiring major effort and patience for real. 

Making felt starts with being familiar with the wool since we can not get felt out of any wool and even if we do, the quality won’t be satisfactory. The wool is first carded, then washed and colored with chemical paint or madder at last. The next is up to the master and his team. 
What making felt teaches someone is first of all discipline of work. You always work with continuance and rhythm. This rhythm which is only about the felt at first, then starts growing over every part of our daily lives and enriches the peace arising in your innerlife. 

During the section of making patterns, the felt teaches a man patience. Beside the excitement of getting closer to the end by placing each piece of wool on the surface, you also experince how you get rewarded in the end after showing patience. 

Felt teaches one more thing: creativity. 
You discover what is in you and share it with other people. During this, what matters is not if other people like what you do or not but the fact that you can inch open the door for the beautiful things that will come out of your imagination.

As if justifiying a philosopher who once said: “The ones closest to God are artists because they receive inspiration directly from God and carries it to people”, you undertake the mission of a conductor and try to get closeness to the divine one.
While making felt another thing is learned unconsciously: you leave the subject “me” aside and build the bridge of “us” which is teamwork. Classical felt artists used to work collectively with a team of 3-4 people just to make a couple of felts. 

They did not make those big felts alone, of course. For the felt, the patterns, tramping and cooking, the brain and energy from not 1 but 3-4 people met. This is what lacks the most in our self-centered culture today. In the final section, the felt creates another realization for the mechanized people who try to obtain everything and rush from one place to another: that they can just slow down and purify the mind. 

They call it “meditation” in Eastern philosophy. Making felts, as a powerful meditation, makes you lay your head together with yourself. And I believe that one day, making felts will be used in the means of meditation. Some day, while the colors are dancing, you will join the dance and maybe discover the most mysterious side and the mystical dimension of making felts. And then, the felt will lose its position as just a decorative object and be your way of life.

There is a lot more to write about felt but most importantly, this art, which was once very popular, started getting attention again among people after an age of sagnation. 

Since there are more and more people who want to discover felt in Australia, North Europe, America and of course Turkey, felt’s area of use expands and its commercial side grows, we are highly hopeful that this art will be transferred to next generations. "  
UMUT ARABUL
Newyork Public Library  at 2010






 
UMUT ARABUL


 ANTİQUE DE SCALANOVA
                                ANTIQUECHE
 ICOM - 
THE INTERNATIONAL COUNCIL OF MUSEUMS....

  COMMİTTEE MEMBERSHIP
 
 ROMAN - BYZANTIUM - OTTOMAN TURKISH - NOMADIC
ANTIQUE  & JEWELLERY  & TRADITIONAL FINE ARTS
                                COLLECTIONS
Ethnological & Archaeological Item Expert
Collecter & Dealer
Master Designer of Jewellery
Felt Maker  & Designer
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder